Şimdilerde geçmişi özlemek derken daha önce yaşadığımız o sakin, huzurlu, hak ve hukukun her konuda var olduğu günlerin özleminden söz etmek istiyoruz.

Günlük yaşamdaki ve siyasal yaşamdaki ahlak kurallarına sığmayan davranışları gördükçe toplumda iki tür döneklik olduğu akla geliyor ister istemez.

Bunlardan birincisi yelpazenin sağ ya da solunda olanların yer değiştirerek gösterdiği döneklik ve yalakalık.

İkincisi ise bu dönüşü yapanların ortaya koyduğu ilkesizlik, kişiliksizlik ve güvensizlik.

Her gün bu örnekleri sergileyenleri gördükçe, haberlerini okudukça geçmişteki Türkiye'ye olan özlem artıyor ve katlanıyor.

Bu örneklerle Yeni Türkiye'de bir çöküş söz konusu.

Anayasa kararlarına uyulmadığı, bazı mahkeme kararlarının ise toplumu sarstığı şu dönemde çok önceki yıllarda eleştirilen birçok siyasetçinin bugün arzu edilir duruma geldiği dönem yaşanıyor.

Ülke ormanlarımızın talan edildiğini, rant uğruna peşkeş çekildiğini, ''Mustafa Kemalin Askerleriyiz'' diyen teğmenlerin Cumhuriyet Ordusundan çıkarıldığını hiç yaşamamıştı ülkemiz şimdiye kadar.

Terörist sığınmacıların, katillerin, uyuşturucuların ve şeriatçıların adete cirit attığı bir ortamda hiç olmamıştık.

1961 Anayasasının demokrasi ve özgürlükler adına ne kadar önemli olduğu yaşananlar nedenliye geçmişe duyulan özlemlerin en başında yer alıyor.

Bu anayasa kapsamındaki ''1750 Sayılı Üniversiteler Yasası'' Cumhuriyetin kuruluşundan sonra çıkarılan en önemli yaslardan biriydi.

Üniversiteler özerk, öğretim üyeleri özgür ve onlar gerçek anlamda 'Öğretim Üyesi idi.'

Kazanılmış haklar hiçbir sorun olmadan kullanılırdı her zaman.

12 Eylül faşist cuntasının yaptığı çok önemli yanlışlardan biri de 1750 Sayılı Üniversiteler Yasasını yok edip, Amerika önerili kişiye YÖK Yasasını yaptırması oldu.

Üniversiteleri birer yüksek okul durumuna getiren bu yasa son şekliyle nerdeyse ''YOK Yasası'' durumunda.

Bir il yöneticisi, bir rektör şimdilerde yakınını üniversiteye atamak için ona uygun koşullarda bir ilan hazırlatıp haksız yere atama yapıyor ya da yaptırabiliyor.

Ülkemizde hiç bu kadar ilkesiz yazar, çizer, fırıldak ve dönekler yoktu.

Yeri geldi yıllar içinde bu yapıdakiler 'Yetmez Ama Evetçi' bile oldular.

Şu sıralar bu fırıldakların cumhuriyetçilere yakınlaşması tekin değildir. Bunlarla Kemalistler bir arada olamazlar.

Ülkesini seven herkes şimdi geçmişteki Türkiye'yi arıyor ve özlüyor.

Her karanlığın bir aydınlığı,

Her gecenin bir sabahı,

Her şafağın bir gün doğuşu var diye düşünüyor.