Çocukluğumuzun siyah beyaz TRT ekranlarında bir şarkı, bizim kuşağın okul öncesi “öğretmen” kavramıyla ilk tanıştığı sözleri fısıldardı: “Öğretmen kutsaldır ana gibi / Öğretmen kutsaldır baba gibi / Kim öğretti alfabeyi?”
Bu “İlk Öğretmen” şarkısını, ışıklar içinde olsun, kadife sesli Ali Rıza Binboğa söylerdi. Ben de daha okula bile başlamadan öğretmeni bu şarkıyla sevmeye başladım. Bu şarkıyla öğretmenliğin kutsal olduğunu anladım ve öyle kabul ettim.
Günümüz Türkiye’sinde “kutsal meslek” kavramı ise yıllar içinde büyük yara aldı. Her 24 Kasım’da bir günlüğüne vitrine çıkan öğretmenlerimiz, yılın geri kalan 364 gününde kendi çileleriyle baş başa kalıyor. Kutsal meslek, ay sonunda gelen faturalar ve geçim sıkıntıları arasında zorlu bir mesleğe dönüştürüldü.
Benim kuşağımın velileri, bizi okula teslim ederken “eti senin, kemiği benim” derdi. Öğretmene büyük bir sevgi ve saygı vardı. Bugün ise öğretmenler, velilerin WhatsApp gruplarında adeta “şamar oğlanına” dönmüş durumda. CİMER’e yapılan şikayetler de cabası.
ÖĞRETMENLİK İTİBAR EROZYONUNA UĞRADI!
Öğretmenlik, bir zamanlar köylerin ve mahallelerin en bilge kişiliğini temsil ederdi. Her konuda fikrine danışılır, topluma yön verirdi. Yıllar içinde bu özellik kayboldu ve meslek ciddi bir itibar kaybına uğradı. Bu sosyolojik erozyon, yeni kuşaklar üzerinde de farklı olumsuzluklar ortaya çıkardı.
Eğitimin özelleşmesiyle öğretmenlik, esnaf–müşteri ilişkisine dönüştü. Parayı veren veli, öğretmenleri baskı altına almaya başladı. Bu durum, öğretmenliğin doğasını bozdu ve mesleği rayından çıkardı.
Bugün öğretmen; özel okullarda “müşteri memnuniyeti” baskısı ile devlet okullarında “bürokrasi” arasında sıkışıp kalmış, mutsuz bir meslek grubuna dönüşmüş durumda.
ÖĞRETMENLER EKONOMİK OLARAK ÇÖKTÜ!
Öğretmenler aldıkları ücretle adeta yoksulluk sınırının altında yaşamaya zorlanıyor. Büyükşehirlerde kirasını ödeyemeyen öğretmenler, küçük ilçelere tayin isteyerek şehirleri terk ediyor.
Bir zamanlar köy okullarında soba yakan, öğrencisi için kendi cebinden harcayan, bir çocuğu suçtan ve sokaktan çekip alan öğretmenler; o yılların görünmez kahramanlarıydı. Bugün ise o kahramanların kendilerini kurtaracak kahramanlara ihtiyacı var.
Sosyal medyada paylaşılan trajik bir örnekle bitireyim:
“Dün market kasasında önümdeki kişi, aldığı peyniri ‘fazla tuttu’ diyerek geri bıraktı. O kişi, oğlumun matematik öğretmeniydi…”
Son cümle: “Kutsal meslek masalı artık bitti. 24 Kasım’da gelen çiçekler, 25 Kasım’da ödenecek kredi kartı borcuna çare olmuyor."




