Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla ilgilisorumluluğun 2002 yılından beri AKP’ye ait olduğunu vurgulayarak, hükümetin OHAL ile yüz binlerce insanı sokağa, açlığa, ölüme ve yüz çaresizliğe terk ettiğini belirten Bakan, “Pensilvanya’yı tavaf eden, el pençe divan duran, başı açıkkenPensilvanya’ya çiftliğe gittiğinde türbana bürünen vekillerinizi, yakınlarınızı görmüyorsunuz, görmeye cesaret edemiyorsunuz. Yiğitliğiniz garibana, fakire fukaraya.Hele kalksın şu dağın tozu dumanı, bindiğin at mı, eşek mi belli olur. Bu sis, pus kalktığında en çok bağıranların en suçlu olduklarını hep birlikte göreceğiz”diye konuştu. 

CUMHURBAŞKANININ ‘ALLAH AFFETSİN’ DEME HAKKI VAR DA TİRE’DEKİ ÖĞRETMENİN NEDEN YOK?

Bakan, “İnsanlar, iktidara yakınlığına ve sizin övgülerinize aldanarak kuruluş onayı verdiğiniz, üye olmaları için teşvik ettiğiniz sendikaya üye oldu, bankacılık iznini sizin verdiğiniz bankaya para yatırdı diye kendilerini de çocuklarını da açlığa, sefalete terk ettiniz. Elinde her tür istihbarat olanağı bulunan, MİT’i, Emniyet istihbaratı, Jandarma istihbaratı, eniştesi olan Cumhurbaşkanı ‘kandırıldım, Allah affetsin’ dedi. Fakat Tire'de 2 bin 500 TL maaşla çalışan, Cumhurbaşkanını dinleyerek 3 çocuk sahibi olan, hayatında hiç disiplin cezası almamış, karakolun önünden geçmemiş, evi kira, eşi ev hanımı, ilkokul öğretmenine ‘biz de kandırıldık, bizler kendi halkına kurşun sıkanlardan değiliz, bunu yapanlar haindir’ deme hakkını vermediniz” dedi.

BİLİM İNSANLARI KORDONDA BALON SATIYOR!

Kapatılan üniversiteler nedeniyle işsiz kalan akademik ve idari personellerin durumuna değinen Bakan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “On binlerce öğrenciyi, velilerini mağdur ettiniz. Öğrencileri etiketlediniz. EĞİTİM-SEN'li binlerce öğretmeni barış eylemine katıldılar diye ihraç ettiniz. FETÖ’nün hep karşısında olmuş bu insanların suçu neydi? Bu ülkelerin solcuları 12 Mart’ta, 12 Eylül’de darbecilerin gadrine uğramışlardı. 14 yıldır iktidarı paylaştığınız FETÖ’nün, şimdi de sizin gadrinize uğruyorlar. Her ne hikmetse, olan hep solculara oluyor! Bilimsel araştırma yapması gereken bilim insanları evine ekmek götürmek için kordonda balon satıyor. Sayenizde taksicilik yapan doktora öğrencilerimiz, tarlada çalışan profesörlerimiz var.

MAĞDUR EDEBİYATI YAPA YAPA...

Üniversitesi kapatıldığı için işsiz kalan akademisyenin kemoterapi alan eşi, evine ekmek götürmek, evlerinin kirasını ödemek için çalışıyor ve siz hala ‘mağdur yok’ diyorsunuz. Her zamanki gibi tek mağdur ve mağrur sizsiniz. Biz her ‘mağdur’ dediğimizde, ‘mağdur edebiyatı yapmayın’ diyorsunuz. Mağdur edebiyatı yapmakta sizin elinize su dökecek babayiğit daha çıkmadı bu ülkede. Mağdur edebiyatı yapa yapa iktidara geldiniz, mağdur edebiyatı yapa yapa Cumhurbaşkanı oldunuz. Şimdi de darbeyi fırsata çevirerek, yine mağdur edebiyatı yaparak parlamenter demokrasiye son vermek istiyorsunuz.”

NEDEN 17-25 ARALIK MİLAT?

FETÖ ile mücadelede hükümetin ve AKP’nin 17-25 Aralık tarihini milat olarak kabul etmesini eleştiren Bakan, “17-25 Aralık tarihini milat alıyorsunuz, neden? Sizi hedef aldığı için mi? Neden milat Türkiye’de Nurculuk faaliyetleri ve Fetullah Gülen konusunun Millî Güvenlik Konseyi gündemine alındığı, Genelkurmay ve MİT tarafından kapsamlı bir sunum yapıldığı 24 Haziran 2004 değil? Neden milat FETÖ'cülerin üniversite, KPSS ve diğer kamu sınavlarında soruları çaldıkları, memur, polis, asker olabilecekken olamadığı, görevinde terfi edebilecekken edemediği, on binlerce gencimizin hakkının gasbedildiği dönem değil? Neden milat Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davaları değil de para kasalarının, ayakkabı kutularının ortaya saçıldığı 17-25 Aralık? Kamudaki tüm sınav soruları çalınırken, kumpas davaları sürerken, ülkenin Genelkurmay Başkanı tutuklanırken, Türk ordusunun vatansever subayları, gazetecileri Silivri zindanlarında çürürken neredeydiniz? Neden milat Cumhuriyet tarihinin en büyük kumpas davaları değil? Yolsuzluk iddiaları gerçek değil miydi? Ses kayıtları başkasına mı aitti?” ifadelerini kullandı.