Bizim ülkede bir haftada yaşanan olaylar, sanırım Kuzey Avrupa ülkelerinde bir yılda yaşanmıyordur. Her şeyi çok çabuk tüketir hale geldik. Acı, hüzün, mutluluk, sevinç… Artık her duygu anlık yaşanıyor ve hemen unutuluyor.
Öyle olaylar yaşıyoruz ki, şaşıracak zamanımız bile kalmıyor. Şaşırma duygumuzu kaybettik. Peş peşe gelen olumsuzluklar, artık bizi etkilemez hale geldi. Günlük sohbetlerde sık sık şu cümleye rastlıyoruz:
“O da bir şey mi, dur bir de bunu dinle!”
Toplum olarak şaşırmayı unuttuk ve bu beraberinde utanmayı da götürdü. Yaşanan onca olayın ardından, ortada sorumluluk alan kimse kalmadı. Kartalkaya’daki otel yangınında yitirilen canlar konusunda kimse “Ben sorumluyum” demiyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp, “İşimde eksiklik yaptım, sorumluluğu kabul ediyorum” diyemiyor.
Hal böyle olunca da vurdumduymazlık adeta kural haline geliyor.
ŞAŞIRAN, UTANAN, VİCDANLI İNSANLARA İHTİYACIMIZ VAR!
Geçmişte sicili kabarık bir çete, devletin sistemlerine girip her türlü resmi belgeyi üretip para karşılığında satıyor; yine ortada bir sorumlu yok. Sosyal çürüme, ahlaki ve kurumsal boyutta derin bir hastalığa dönüşmüş durumda. Yakalanan çete lideri en ufak bir pişmanlık duymuyor. Kameralara bağırarak “Bu bir FETÖ oyunu!” diyor. Gözlerinde ne utanma var, ne vicdan.
Uyuşturucu bağımlısı bir çete elemanı, kendini narkotik komiseri olarak atıyor. Ve biz, toplum olarak, tüm bu yaşananları sıradan haberler gibi izleyip hayatımıza devam ediyoruz.
Her gün, bu sosyal çürümenin yeni bir örneğiyle karşılaşıyoruz. En kötü yanı da, bu olumsuzlukları kanıksamaya başlamamız.
Hani deriz ya:
“O kadar da olmaz!”
Artık o deyim de anlamını yitirdi. Çünkü her gün, “o kadar”ın da ötesi yaşanıyor.
Bazen yaşadıklarımızın bir film senaryosu olduğunu düşünüyorum. Hani Amerikan filmleri vardır ya, hayalleri ve sınırları zorlayan… Bizimki artık hayalleri de, sınırları da çoktan aşmış durumda.
Aklınıza “Bunca olumsuzluk karşısında hiç mi çözüm yok?” sorusu geliyordur. Elbette var! Yeter ki bu yoldan dönmek isteyelim.
Toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey: Ahlak ve vicdan.
Çünkü ahlak ve vicdan yoksa, şaşırma ya da utanma duygusunu da aramak boşuna olur.
Halk Ozanı Neşet Ertaş'ın bu konuda veciz bir sözü vardır: "Kendinden utanmayan yeryüzünde hiç kimseden utanmaz."
Bu ülkenin hala vicdanlı, sorumluluk sahibi, utanmayı bilen insanları var.
Son cümle: Umut her zaman vardır. Bir gün mutlaka, bu yaralara derman bulunur.