Çağın gerisinde kalmış toplumların büyük çoğunluğu; yönetim ve halkının demokrasi kültürü yanı sıra eğitim kültürünün zayıf olduğu toplumlardır.
İçinde bulundukları olumsuzluklar bu durumunda olmalarından kaynaklanır.
Bu tip ülkelerde yöneticiler halkı bilinçsiz yığınlar olarak gördüklerinden kendilerine direnen, hakkını hukukunu arayanları, bilinçli vatandaşları önlerinde en büyük engel olarak kabul ederler.
Normal olmayan hırsları uğruna, yönettikleri ülkenin yozlaşmasına, çökmesine yardımcı olacak etik dışı her şeye başvurmaktan çekinmezler.
Bunların bir kısmı kendini Tanrının yeryüzündeki temsilcisi olarak bile görebilir.
Bir kısmı ise ileri derecede narsisttik özellikler sergiler.
Tüm bunların sonunda o toplumda nice önemli değer yargıları ve kültürel yapı yıkılır, erozyona uğrar.
Özgürlük gibi kavramlar silinir gider.
Dalkavukluk, yolsuzluk, iki yüzlülük ve de aç gözlülük zekâ belirtisi (!) olarak kabul edilir.
Yönetimdekiler her türlü yolsuzluğa, yozmaya ve düzensizliğe özellikle sessiz kalarak kendilerini güvence altına almak isterler.
Sonuçta toplumdaki ahlaksal erozyona yol açmış ve hızlandırmış olurlar.
Bir toplum ilkeli, dürüst, ülkesinin çıkarını her şeyin üstünde tutanlardan ve haklı eleştiri yapanlardan uzak durup aksine yaşam tarzlarına karışan, çıkarcı, başkasının hakkını yemeyi kendine hak bilenlere ''Yakınlık Duyduğu Sürece'' o toplumun ayakta kalabilmesi çok zordur.
Ağır olumsuz durum, 'Çıkarcı Toplumun' sonu olabilir.