Son yıllarda art arda yaşanan olumsuz olaylar, bu soruyu daha sık sormamıza neden oluyor: Dünya nereye gidiyor?
Neden insanlık olarak bu kadar felaketi peş peşe yaşıyoruz? Deprem, sel, yangın, pandemi derken, şimdi de iklim koşullarının yol açtığı bir yok oluşla karşı karşıyayız.
Kötümserlik adeta dalga dalga yayılıyor. Artık mutlu olabileceğimiz küçük nedenlerin peşinden koşar olduk.
Ülke olarak son zamanlarda yaşadığımız orman yangınları büyük üzüntü yarattı. Yangın söndürme çalışmalarında yaşanan can kayıpları yürekleri dağladı. Bunca yangından sonra daha duyarlı olmamız gerekmiyor mu? Yangınlarla mücadelede yaşadığımız eksiklikleri daha organize bir şekilde ele alıp, gereken önlemleri almak şart değil mi?
Ülkece ortak sevinçlerimiz azalırken, ortak hüzünlerimiz giderek artıyor. Eski kuşakların sıkça kullandığı anlamlı bir söz vardır:
"Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete."
SEVGİ VE GÜZELLİK KURTARACAK DÜNYAYI!
Usta yazar Sait Faik, yıllar öncesinden geleceğe seslenerek şöyle demiş:
"Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey."
Toplumların yaşadığı en büyük eksiklik, sevgiden uzaklaşmaları oldu. İnsanlar, sevgiye ve iyiliğe yabancılaştı. Bencil nesiller, acımasız topluluklara dönüşerek ardı ardına savaşlar çıkardı.
Dünyanın birçok bölgesinde kanlı çatışmalar yaşanıyor. Yıllardır Ortadoğu’da savaşlar dinmiyor. En çarpıcı örnek ise Filistin. Orada tüm kuşaklar savaşın ortasında doğuyor. Yokluk ve yoksulluk içinde, sözde uygar dünyanın gözleri önünde büyük bir dram yaşanıyor. Neredeyse bir asırdır bu coğrafyada insanlık suçu işleniyor. En acısı ise, bu tabloyu bazı kesimlerin alkışlaması.
Ve tüm bu yaşananlar bize şu soruyu bir kez daha sorduruyor: Dünya nereye gidiyor?
Doğa felaketleri her dönemde oldu ve olmaya devam edecek. Önemli olan, bu felaketlerin riskini en aza indirmektir.
Son cümle: Kötülükleri durdurmak için temel insanlık değerlerini hatırlamamız yeterli: Sevgi, saygı ve iyi ahlak.