Her doğru davranışımız içimizdeki ışığı canlı tutmak anlamına gelir.
İşe bunun verdiği güçle; ''Aydınlık Olmalı Bizim Yolumuz, Karanlık değil...'' diyerek kendimizi, çevremizi aydınlatmalı ve de karanlığı arkasına alarak yola çıkanları uyarmalıyız.
İçimizdeki ışık kalplerden süzülen ışık olup sevgi ve hoşgörü pınarından gelen tertemiz berrak suyu tüm dokularımıza ulaştırır.
Yaşamını bu aydınlık ışık içinde yaşayan kendini insan gibi insan olma durumunda tutabiliyor ve ortaya koyduğu her güzel davranış onun ışığını parlatma anlamına da geliyor.
Bizi biz kılan içimizdeki iyilik, dostluk ve her türlü sevgi ışığı olmayınca dışımızdaki ışığın bir anlamı olabilir mi?
Bir diğer deyişle yürekten gelen, insanı doğruluğa, dürüstlüğe yönlendiren bu ışık böylece insan gibi insan olmamızı da sağlıyor.
İçinde insanlık ışığı olmayan ve karanlıkları taşıyanlara şu sorulmalı;
'' Ölümsüz mü Sanıyorsunuz Siz Kendinizi ve Yaşamı?..''
Bir toplumda karanlıkların aydınlatılması, ışığın ortaya çıkması için yurdunu, ulusunu kendinden önce düşünen, alçalmanın değil yükselmenin yolunu bulan insanların o ülkede çoğalması gerekiyor.
Kafası karışık, birilerine hep düşman 'Karanlık İnsanlarla' ve de 'Sahte Aydınlarla' dolu bir toplumu zor günlerin beklemesi doğaldır.
Büyük düşünür Goethe'nin yeri geliyor şu sözleri bozulan bir toplum için çok anlamlı ve önemli olabiliyor.
''İnsanların kötü karakterli olmaları doğrusu ya beni şaşırtmıyor. Ancak bu karakterleri nedeniyle hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum...''