İzmir Devlet Tiyatrosu sanatçısı Poyraz Deniz Genç ile tiyatro ve tiyatro sanatçılığı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Babası Erzurumlu, annesi İzmirli olan ve Almanya'da doğan, çocukluğunda bir öğretmeni sayesinde tiyatro ile tanışan Genç, neden tiyatro sanatçısı olmayı seçtiğini ve tiyatroya dair duygularını anlattı. 

İşte İzmir Devlet Tiyatrosu tiyatro sanatçılarından Poyraz Deniz Genç ile tiyatro üzerine yaptığımız röportaj...

1-Önce sizi ve neden tiyatroyu seçtiğinizi konuşalım...
Ben İzmir Devlet Tiyatrosu'nda görev yapıyorum. Küçüklüğümde başlayan bir serüven aslında. Almanya'da doğdum ve orada tiyatro gösterileri yılın belli bölümlerinde yapılırdı. Öğretmenimin beni bir tiyatro gösterisine almasıyla başladı. Daha sonra Türkiye'ye döndük. Ve tiyatro üniversite hayatımla devam etti. "Neden tiyatro?" diye sorarsam kendime, aslında asosyal biriydim. Bir de Almanya'da öteki olmanın etkisi ile sahnede kendimi özgürce ifade etmenin anlamı daha çok ortaya çıktı. Hem psikolojik hem  ruhsal hem de bedensel bir rahatlama aracına dönüşmüş oldu. Bunun farkına varma tiyatro hayatımın bütününe girmiş oldu.

2-Yer aldığınız projelerde en çok keyif aldığınız hangisi oldu?
Aslında hepsi keyifliydi. Ama ben biraz psikolojik oyunculuğa yakınım. Kendimi o alanda daha iyi hissediyor ve ifade edebiliyorum." Moira'nın Gece Döngüsü" oyunu da kendi geçmişini kendi ile yüzleşerek yapan bir karakterin hikayesi. İkinci olarak bedeni zorlamayı severim. Duyguların ani değişimi bedensel bir sütunun etkisiyle ortaya çıktığında ve hızlı değişimlerin öz noktasını yakaladığınızda bu size keyif verir. Bunu da "Medea" oyununda hissediyorum. Çok zor bir role çağımızın hızlı iletişim becerileri ile yönetmen yorumunu hızlı ve obsesif değişkenlik gösteren duygular üzerinden aktarmak çok zor ama keyifli. Bunun sonucunda "Haberci" karakteri çıktı ortaya.

3-Hayalinizde en çok canlandırmak istediğiniz katakter hangisidir?
3. Richard. Kötü bir karakter Richard. Ama aynı zamanda iyi bir laf cambazı. Kötü olmak hayatta etik değerlerimize ters. Ancak bu durumu, içinizde beslediğiniz kötüyü sahneye aktarmak bunu özgür kılar. Bunun özel bir durumu var. Gerçek ile gerçek dışı arasında bağ kurmak ve sahnede bunu yaratmak.

4-Birlikte sahne almak istediğiniz bir isim var mı?
Çok isim var. Nedeni idol olmaları, kendime yakın hissetmemden kaynaklı olan ustalar. Haluk Bilginer, Erdal Beşikçioğlu, Zerrin Tekindor, Nejat İşler.

5-Sahnede konsantrasyonunuzu nasıl sağlıyorsunuz? 
Her oyun öncesi tamamen kendime dönüyorum. Gereksiz hiçbir şey ile ilgilenmiyorum. Bir nevi hazırlık ve meditasyon. Bedensel ritmi dinleme. Kafanızın tamam boş olması sizi özgür ve konsantre kılar.

6-Sahnedeyken yaşadığınız en ilginç olay nedir?
Adana turnesinde "Kantocu" oynuyorduk. Açık biçimli oyunlar genelde ilginç olaylara sahne olur. Yönetmen sizin insiyatifinize dayalı çeşitli şeyler yapmanıza müsade eder. Sahnede sıradan çıkınca Adana'ya has yiyecek biraz da lastik gibi olunca kopmadı. Tabi konuşmaya devam etmek gerekirken çok komik ve zor bir durum ortaya çıktı. Seyircinin enerjisi ve alkışıyla siz de kendinize gülersiniz. 

7-Ülkemizde tiyatro sizce ne durumda?
Tiyatro gayet iyi durumda. İlgi çok artmış durumda. Bunu yapımlardan ve ilgiden anlıyoruz. Güzel bir şey tiyatro ilgisi.

8-Tiyatro sanatçısı olmasaydınız ne olurdunuz?
Yönetmen ve ya yazar. Yine sanatın içinde olurdum sanırım. Çünkü yazmayı da yönetmenliği de seviyorum.

9-Tiyatrocu olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Çok çalışmak. Gözlem yapmak. Okumak, izlemek ve daha bir çok şey. En büyük enstruman bedenimiz ve zihnimiz. Onlara yatırım yapmak. Kendinizin keşfine çıkmak ve tanımak.