Bir babalar günü yine.

Cumhuriyetimizin ilk öğretmenlerinden olan babam, ''Doğruluk Sonsuzluğun Güneşidir, Nasıl  Olsa Bir Gün Doğar'' tümcesindeki sözcükleri ilke kabul ettiği için öğrencilerine bıkmadan usanmadan doğruyu , doğruluğu ve iyiyi öğretmişti her zaman. 

Tarihe not düşebilecek nitelikte cumhuriyetin kuruluş yıllarına ait çok önemli anıları vardı. O anıları önceleri biz her iki kızına, daha sonra da torunlarına bıkmadan usanmadan anlatırdı. Sanki unutulmamaları için bunları bizim bir şekilde bir yerlere ulaştırmamızı, taşımamızı ya da kaydetmemizi istiyordu.​ 

Ders niteliğindeki bu yaşanmış anıları zaman zaman konuşmalarımda, yazılarımda ve anı kitaplarımda dile getirmeye çalıştımsa da, tam anlamıyla değerlendirememiş olmanın üzüntüsünü yaşadım hep.  Tek tesellim ise, sevgili babamı, baş öğretmenimi meslek yaşamımdaki başarabildiklerimle mutlu etmiş  olabilmemdi. Bu  huzur veriyor, içimi, ruhumu dinlendiriyor.

Yaşamın kırmadan, dökmeden  de sürdürülebilir olduğunu bizlere gösteren babam: ''Birlerinin ümidini asla kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur'' düşüncesiyle yaklaşmıştı insanlara.

Yobazların, beyni yosun tutmuş dincilerin, dini günlük yaşamda günah olmasına karşın her an kullananların  aksine inançlı, aydınlıktan, ışıktan, doğruluk ve dürüstlükten yana olan gerçek bir Müslümandı babam.

Emekli olduktan sonra beş vakit namazını evinde kılmaya başlamıştı. Yaşamının sonuna kadar da ibadetinde dinin doğru yapısını asla terk etmedi. 

Çağın gereğini yaşamına geçirmesini iyi bilir, yaz geldiğinde Kuşadası Davutlardaki yazlıklarında her gün mutlaka denize gider ve modern mayosu ile uzun süre yüzerdi.

İyimserdi. Önemli sorunlarımız karşısında üzülse de belli etmez bize sabır önerir, umut ve güç verirdi.

Bulunduğu yerde ışıklar içinde sonsuzluk uykusunda şimdi sevgili babam.

Onun ve baba gibi baba olanların  günü kutlu olsun...