Başta ABD olmak üzere emperyalistlerin tümü saltanat ve halifeliğin kaldırılıp çağdaş uygarlığa yönelik mazlum uluslara ve Müslüman ülkelere model olan Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyeti hiçbir zaman içlerine sindiremediler.
Bu modelin başarısı mazlumlar coğrafyasının emperyalizmin sömürü ve denetiminden çıkmak anlamına geliyordu.
Köleleştirmeyi ve bu coğrafyada sömürüyü hakları gibi gören emperyalizm için modern Türkiye Cumhuriyeti çok tehlikeli bir modeldi. Onlar siyasal ve ekonomik yönden tüketilen ve önü kesilen bir Türkiye istediler hep.
1950'den bu yana emellerini etkili oldukları siyasilerde ve onların iktidarlarında kolayca uyguladılar.
Üç Kasım 2001 onlar için yakaladıkları çok önemli yeni bir milattı.
Cumhuriyetin felsefesine, devrimlerine, hukuksal ve kültürel değerlerine karşı olan bir geleneğin temsilcilerini emperyalistler iyi ayarlamışlardı. 
Sonuçta yaklaşık yirmi yıl ABD, AB ve batı bu zihniyeti temsil edenlerin sürekli arkasında durdu.
Dış güçlerle siyasi iktidardakilerin iş birliği TSK'lerinin paramparça edilmesine kadar uzandı ve ulusun çok değer verdiği ve güvendiği bu kurum hallaç pamuğu gibi dağıtıldı.
Yeni dönemler ve yeni gündemler öncelikler yanı sıra yeniden yapılanmalar getireceği için önem taşımaktadır.
Batı emperyalistleriyle içimizdekilerin ittifakı bir gün mutlaka bitecek, sona erecektir. Ders almayanlar için tarih her zaman tekrar edeceğinden dileyelim beynini gerçeklere ve aydınlığa çalıştırmayan, dindar gibi görünüp haksızlığın ve hukuksuzluğun içinde olanlar artık doğruları görmeyi becerirler.