İzmir, ülke gündemine Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan işçilerin başlattığı grevle girdi. Bütün televizyonlar Kordon'da biriken çöp yığınları arasında canlı yayınlarla konuyu aktarmaya, bazı yayın organları da köpürtmeye devam ediyor. Olay, işçi hakkı ve emek olmaktan çıkıp siyasi arenada kullanışlı bir malzeme haline geldi. Hal böyle olunca belediyeyi haklı gören büyük bir çoğunlukla, işçiler haklı diyen daha az bir çoğunluk sosyal medya üzerinden atışmalarına devam ediyor. İşin güzel tarafı, bu ülkede yıllarca işçi hakkı nedir bilmeyen kişi ve yayın kuruluşları işçi dostu oldu ve millete ders vermeye başladı. Greve çıkan işçilerin adında "Devrimci" kelimesi olunca, doğal olarak herkes laf söylemekten geri duruyor. İfade etmek istediğim grup, sol dünya görüşünü benimseyenler için. Ama olay o kadar basit ki; işçi haklıysa haklıdır ve hakkı verilmelidir, belediye haklıysa bu hak, başta Başkan Cemil Tugay olmak üzere bu devlet kurumuna teslim edilmelidir. Klasik klişe sloganlar üzerinden olayı okumak hepimizi yanıltır. Ben size kitabın ortasından konuşarak olayı anlatmaya çalışayım. Sorun, bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bir yanlışı üzerinden başlıyor. Seçimlere 5 gün kala eski başkan, Belediye-İş sendikası üyesi işçilerle mantıklı olmayan bir ücret artışıyla sorunun tohumlarını atıyor. Burada kötü niyet tartışması yapılıyor. Fakat bu tartışma, yaşadığımız sorunu çözmek için çare olmuyor. Ortada grev nedeniyle yapılmayan belediye hizmetleri var ve mağdur olan burada İzmirliler. Kısacası, her durumda çözülmesi gereken bir durum. DİSK Genel İş Sendikası, bu toplu sözleşmeye dayanarak "Biz de aynı zammı istiyoruz" diyerek sokaklara çıkıyor. DİSK'in istediği zam oranı yüzde 80. 6 ay süren görüşmeler sonucunda sendika, "Yüzde 45 son olur" diyerek greve çıkıyor. Başkan Cemil Tugay, "Ben belediye olarak bu parayı ödeyemem, İzmir Büyükşehir Belediyesi batar" açıklaması yapıyor. Sendikanın en düşük istediği ücret olan 82 bin TL'ye karşı 71 bin TL öneriyor. Sendika, "Yok arkadaş, illa 82 bin olacak" diyor ve gerginlik başlıyor. Aynı dünya görüşüne sahip belediye yönetimi ile sendika, hazırda bekleyen başka bir siyasi görüşe üzerinde tepinecek bir alan açıyor. Günlerdir yaşanan işçi hakkı olmaktan çıkıp siyasi bir çekişmeye dönüşüyor. Burada İzmir halkı DİSK'e karşı büyük tepki gösteriyor. Başkan Tugay, eldivenlerini takıp ekibiyle Kordon'da biriken çöpleri topluyor. Bölge esnafı ve halk, Başkan Tugay'a büyük destek veriyor. Sendikanın tutumu, halk nezdinde büyük kızgınlık yaratıyor. CHP'li belediyelerde yaşanan ekonomik sıkıntılar herkesin malumu. Bu arada eski başkanın yaptığı tartışma yaratan toplu sözleşme, Başkan Tugay tarafından iptali için mahkemeye veriliyor.
CEMİL BAŞKAN BU SORUNDAN LİDER ÇIKTI!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın yaşananlar karşısında tutunduğu tavır, İzmirliler tarafından büyük takdir topladı. Başkan, seçildiği günden bu yana yapılan eleştirileri çöpe attı. Sorun karşısında tek başına siyasi bir lider davranışı gösterdi. Sokaklarda çöp topladı, ekranlara çıkıp eğmeden bükmeden gerçekleri anlattı. Hatta yeteri kadar destek verilmediği için kendi partisine yakındı. Sonrası, İzmir İl Örgütü sokaklara çıkıp destek için çöp topladı. İzmir milletvekilleri neden susuyor, o da ayrı bir konu. Bu konuda eski vekillerin açıklamaları dışında birçok vekil topa girmekten çekiniyor. Başkan Tugay, olay karşısında sorumlu devlet adamlığı portresi çiziyor. Daha önceki başkanlar gibi popülist davranmıyor. Sendika, hak arama uğraşında başka siyasi alanlara malzeme vermeye devam ediyor. Unutmamak gerekir ki, DİSK'i ayakta tutan, yaşatan CHP belediyeleridir. Neden özel sektörde örgütlenip asgari ücret protestosu yapmazlar? Neden emekli maaşları için aynı yöntemi kullanıp binleri harekete geçirmezler? Yapamazlar, yaparlarsa sonucunu hepimiz gibi onlar da biliyor. Güvenli ve konforlu alanda sendikacılık yapmak işin en güzeli. Çok iyi biliyorum ki, sendika üyesi işçilerin birçoğu istenen bu rakamların çok yüksek olduğunu düşünüyor. Bu duruma İzmir'in Efsane Başkanı Aziz Kocaoğlu müthiş bir analiz yapıyor: “Sendikanın istediği para, asgari ücrete, memura, piyasaya göre de yüksektir. Bugün grevdeki 23 bin işçiye sorulsa grevi destekleyen, Cemil Başkan'ın verdiği zammı kabul etmeyen kesimin yüzde 20’yi geçmeyeceğine inanıyorum. Yüzde 80’i, Cemil Bey’in verdiği rakamı kabul eder.”
Bir belediye işçisinin, belediye başkanından daha fazla maaş almak istemesi hangi akılla açıklanır? İşçinin hakkı kutsaldır ve verilmelidir. Ama işçiyi sendikalara bırakıp, onların üzerinden siyasi rant elde etmelerine artık izin verilmemelidir.
Son cümle: "Uzlaşı ana düşünce olmalıdır. Kimse emek üzerinden bir kurumu ekonomik olarak çökertme peşinde olmamalı. İşçinin oyunu kimse siyasi tehdit olarak kullanmamalı. Karşılıklı anlayışla iş barışı sağlanmalı ve İzmir huzura ermelidir."