İzmir, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği yerdir. Türk Kurtuluş Savaşı’nın fitilini ateşleyen üç olay sayabilirim:

- İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgali.

- Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı.

- İstanbul’un 16 Mart 1920’da tam ve resmi işgali.

İngiltere’nin aparatı olarak Yunanistan tarafından İzmir’in işgali, ülke genelinde tepkilere yol açtı, yerel direniş odaklarının ülke genelinde hareketlenmesine neden oldu. İzmir’in işgali Mondros sonrasında işgallerin kalıcı ve geri dönülemez olduğunu açık bir şekilde ortaya koydu. Hedef büyük Yunanistan ve büyük Ermenistan’dı. Anadolu ile Musul-Kerkük-Süleymaniye arasında tampon özerk bir Kürdistan da planlanmıştı. Osmanlı ise, Osmanlı beyliğinin kurulduğu sınırlara kadar geriletiliyor; askeri ve ekonomik açıdan, siyasal olarak da bağımsızlığını yitiren bir zavallı konumuna düşürülüyordu.

İzmir, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kızıl elmasıdır, nihai hedefidir. Türk İstiklal Savaşı’nın başladığı ve bittiği yerdir. Bu yer, aynı zamanda Yunan Megali İdea’sının öldüğü yerdir. 80 yıllık bir hayal olan Megali İdea, İzmir’de Küçük Asya Bozgunu ile tarihe gömüldü. Bu, elbette Yunanistan’ın Türkiye aleyhine genişleme hayallerinin bittiği anlamına gelmemektedir. Nitekim Ege adaları, Kıbrıs gibi konularda bunu açıkça görmekteyiz.

İzmir’in kurtuluşu sadece bir şehrin kurtuluşu değildir. Türkiye’nin bütün kurtuluşunu simgelemektedir. İşgalin başladığı yer olan İzmir kurtuluşun da tamamlandığı yer oldu. Gerçi son Yunan askeri Anadolu’dan 18 Eylül’de çekildiyse de İzmir’in kurtuluşuyla, kurtuluş büyük ölçüde gerçekleşti. Bu, büyük yokluklar içerisinde gerçekleştirildi. İzmir’in kurtuluş günü 9 Eylül olmakla beraber, Urla’nın kurtuluşu 12 Eylül, Alaçatı’nın kurtuluş günü 15 Eylül, Çeşme’nin kurtuluş günü 16 Eylül ve Karaburun’un kurtuluşu 17 Eylül’dür. Dolayısıyla ve görüleceği üzere kurtuluş mücadelesi şehrin içinde de günlerce sürmüştür. Türk ordusu İzmir’i şehitler vere vere kurtardı. İzmir dün de bunun kıymetini biliyordu, bugün de biliyor.

Biz genelde fethi kutlayan bir milletiz. Ancak kurtuluşu da kutlamak gerek. Çünkü 29 Mayıs 1453’te fethettiğimiz İstanbul, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında 5 yıl işgal altında kaldı. Mücadeleyi başkent olmadan yaptık. Eğer Türk Kurtuluş Savaşı başarılı olmasaydı, İstanbul’un fethini de kutlamayacaktık. Çünkü İstanbul elimizde olmayacaktı, Konstantinapolis olarak İngilizlerin ya da Yunanların elinde olurdu. Geçmişte fethettiğimiz şehirlerin fethini artık kutlamıyoruz: Selanik, Sofya, Belgrat, Budapeşte, Bağdat… Çünkü artık elimizde değil. Dolayısıyla fethin de kurtuluşun da kıymetinin bilinmesi gerekir.

Türkiye’de kurtuluşu bu kadar geniş ölçekte kutlanan bir şehir yok. Başka şehirlerin de kurtuluşu kutlanıyor. Ancak İzmir’in kurtuluşu vatanın kurtuluşuyla eş anlamlı olduğu için etkisi ve değeri daha büyük. 26 Ağustos’tan 18 Eylül 1922’ye kadar geçen süreçte yüzyıllardır bozgundan bozguna uğrayan Türk milleti, Atatürk’ün liderliğinde Yunanistan’a ve İtilaf devletlerine bozgunu yaşattı: Küçük Asya Bozgunu. Oysa diğer taraftan Türk’ün Kızılelma’sı gerçekleştirildi.

İstanbul’un 5 yıl işgal altında olduğu (1918-1923) koşullarda Ankara fiili başkent oldu. Aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin yerini fiili olarak TBMM Devleti aldı. Ardından da bunlar fiiliyattan resmiyete döküldü. Bu devrimci dönüşümün gerçekleşmesini sağlayan İzmir’in kurtuluşudur.

Bu süreçte yürütülen savaş neredeyse bir yıldırım savaşı niteliğinde idi. Afyon’da başlayan taarruz 15 gün içerisinde İzmir’e ulaştı. Büyük güçlerin müdahalesine izin vermeden hızlıca işi bitirmek Mustafa Kemal Paşa’nın politikasıydı. Ona bu noktada Meclis’teki muhalif milletvekilleri de dolaylı olarak yardım etti. Onlar bir taarruz yapılamayacağı fikrindeydi. Eleştirilerini de açıkça dile getiriyorlardı. Bunu işgalci güçler re takip etmekteydi. Türkler açısından bu moral bozucu olsa da taarruz için kamuflaj işlevi gördü. Savaşın hızı dolayısıyla Yunan ordusu başkomutanı Hacı Anestis İzmir’den Afyon’a gelip ordusunun başına geçemeden, ordusu bozgun halinde ve kaçışarak onun yanına İzmir’e geldi.

Yunanistan’ın 80 yıllık Megali İdea hayali İzmir’de gömüldü. Bu travmatik bir durumdur. Bunu belki Osmanlı’nın Balkan bozgunu ile kıyaslayabiliriz. Balkanlarda Osmanlı’nın yaşadığı bozgunun ilk aşaması 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı iledir, ikinci aşaması ise 1912-13 Balkan Savaşları iledir. Osmanlı’nın Balkan bozgunu ile Yunanistan’ın Anadolu bozgunu aynı ölçüde travma boyutu taşır. Lozan Yunanistan’ın yenilgisi, Türkiye’nin zaferidir.

14/15 Mayıs 1919 gecesi Türkler ne hissettiyse muhtemelen 8/9 Eylül 1922 gecesi Rumlar da onu hissetti. Küçük Asya Türklüğünü yok etmeye gelenler Küçük Asya Hıristiyanlarının yok olmasına/mübadele ile bu toprakları terk etmesine neden oldular.

Kurtuluşun ardından Halide Edip’in Mustafa Kemal Paşa’ya “İzmir’i aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz, Paşam. Çok yoruldunuz” demesi üzerine Atatürk’ün cevabı net ve gerçekçi idi: “Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz”. İzmir’in ve İzmir’le beraber ülkenin kurtuluşu Atatürk’e, “Halaskar/Kurtarıcı Gazi” olarak devrimleri yapabilme imkanı sağladı. Sonuç olarak İzmir’in kurtuluşu bağımsızlığımızı sağladığı gibi devrimlerin ve çağdaşlığın yolunu açtı. Kurtuluşun ve kuruluşun –İktisat Kongresi de dahil olmak üzere- kenti oldu. Kutlu olsun.

Okuma önerisi:

Esra Özsüer, Megali İdea, Kronik Kitap, İstanbul, 2025.