​Amerika emperyalizminin önde gelen amacı; Müslüman Ortadoğu Ülkelerinde sömürü düzenini devam ettirebilmek için bu ülkelere 'Ilımlı İslam Modelini ' monte etmektir.

Türkiye için de planladığı bu modelin temelini 1950 yılında iktidar olan Demokrat Parti döneminde attı diyebiliriz.

O tarihlerde önerilen, aşılanmaya çalışılan bu model Türk Toplumunun DNA'sına uygun bir özellik olduğundan 'Ilımlı İslam' benimsendi ve kabul gördü.

Cumhuriyete karşı rövanş duygularını kamçıladığı için dinci-yobaz kesim ve tarikatlar bu uygulamaya Adnan Menderes döneminde hemen sahip çıktılar.

Siyasi yaşamda uzun süre görevde kalan Demirel ise laikliğe, ulusalcılığa ve Cumhuriyet karşı olan bu planın içindekiler için hiçbir önlem almadığı gibi karşı da olmadı...

Dünyanın en büyük emperyalisti Amerika Türkiye için düşündüğü modelini yaşam geçirmek için 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini 'Bizim Oğlanlar' dediği yurtseverlikleri tartışılan askerlere yaptırarak ülkeye ağır bir demokrasi darbesi vurmuş oldu.

En ağır suçlamaları hak eden ve yaşamdayken cezalandırılmayan bu darbecileri dileriz şimdi bulundukları yerde Tanrı cezalandırmıştır.

'Ilımlı İslam Modeli' planı bazen biraz duraklıyor, ancak okyanus ötesi tarafından bir süre sonra tekrar ilerlemeye konuluyor, bir diğer deyişle ülkemize nefes aldırmama amaçlanıyor.

Cumhuriyete ve laikliğe karşı dinci emperyalist plan, 2002 Kasım seçimlerinde vücut buldu diyebiliriz.

O günden bugüne görevde olanlar kendilerine verilen plan görevini adım adım yürütmeye devam ediyorlar. 

Dini çıkarları için ve yolsuzluklarına karşı kullanmayı iyi becerip adeta köpürttüler ve bunu sonucu olarak da Amerika'nın her türlü desteğiyle bugünlere kadar gelebildiler.

Din bu arada çığırından çıkarılacak derecede her yerde kullanıldığından gerçek muhafazakar denilen bir kesim her nasılsa (!) dinden soğuduklarını itiraf edecek duruma geldi.

Kirli işler, rüşvetler, bir görevden üç-dört maaş almalar, haksızlık, hukuksuzluk toplumu o denli kapladı ki, hiçbir din bu kirliliği örtemez ve temizleyemez.

Ancak!..

Bilinen ve yaşanan o ki,

Gerçekler bir gün mutlaka gün ışığına çıkar.