Son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntılarla birlikte, toplumsal dayanışmayı güçlendirmeye yönelik önemli kampanyalar düzenleniyor. İyi ki bu kampanyalar, güzel yürekli insanlar tarafından hayata geçiriliyor da ihtiyaç sahipleri en azından bir nebze olsun nefes alabiliyor.
Askıda Ekmek ile başlayan iyilik hareketleri, pandemi döneminde çeşitlenerek devam etti. Askıda Yemek, Askıda Bilet, Askıda Kitap gibi paylaşımlar artarak sürdü.
Ancak son zamanlarda, yalnızca ekonomik sıkıntılarla değil; sosyal çürümeyi hızlandıran ahlak ve vicdan sorunlarıyla da karşı karşıyayız. Bu, göz ardı edilemeyecek kadar reel bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor.
Sosyal medyada, kendini sosyal medya uzmanı olarak tanıtan Lütfiye Polat isimli hesaptan yapılan bir paylaşım çokça konuşuldu, çokça paylaşıldı. Lütfiye Hanım paylaşımında şöyle diyor:
"Askıda Ekmek yetmez bizim insanımıza. Askıda Ahlak, Askıda Vicdan, Askıda Beyin de olmalı ki ihtiyacı olan alıp kullansın."
Toplum olarak yalnızca ekmeğe değil; ahlaka, vicdana ve özellikle "namuslu" olmaya büyük bir ihtiyaç duyuyoruz. Güven duygusu, toplumun birçok katmanında ciddi şekilde zedelenmiş durumda.
Saygı, sevgi, güven, ahlak ve vicdanın olmadığı her türlü ilişki, zamanla büyük problemler doğuruyor.
KÖTÜ BİR İŞİN EN GİZLİ ŞAHİDİ VİCDANIMIZDIR!
Kabul edelim ki, vicdan insanın en gerçek dostudur. İnsan, kendi vicdanından kaçamaz. Kaçsa bile, bir gün bir yerde vicdanı onu yakalar.
Çoğu birey zaman zaman "akıl ile vicdan" arasında kalmanın sancısını yaşar. Ancak şunu unutmamak gerekir:
"Akıl çıkarlarımızı korur, vicdan ise insanlığımızı..."
Hayatta en gizli tanığımız, vicdanımızdır. Biz susturmaya çalışsak da içimizdeki o ses asla susmaz.
Bu nedenle, her alanda ve her kesimde "güzel ahlak ve vicdan sahibi olmayı" bir yaşam tarzı haline getirmeliyiz.
Son cümle: "Güçlü insanları bir gün yıkabilirsiniz. Ama vicdanlı insanları asla..."