CHP ülkede iktidarı değiştiremedi ama parti içinde iktidarı değiştirebildi. Bardağın yarısı dolu, yarısı boş. Muhalif seçmen açısından 2023 seçimleri sonrasında oluşan travma ve öfke yerini beklemeye bıraktı. Muhalif seçmen umutlanmak istiyor.  

CHP yüz yıllık bir parti. Üstelik sıradan bir parti de değil. Kökleri Batıdaki siyasal partiler gibi sınıfsal bir temele dayanmıyor. Kökleri, ülkenin kurtuluşuna öncülük eden Müdafaa-i Hukuk cemiyetine dayanıyor. Halk Fırkası da ülkenin bağımsızlık mücadelesinin dayandığı Müdafaa-i Hukuk hareketinin dönüşmesi üzerine kuruldu. Dolayısıyla CHP tarihindeki ilk dönüşümün bu olduğu söylenebilir. 100 yıllık bir partinin yaşayabilmesi de dönüşebilmesine, tarihinden ve köklerinden kopmadan ülke şartlarına göre kendini güncelleyebilmesine bağlı.

Cemiyetin Fırkaya dönüşmesiyle parti tüzüğünün birinci maddesi bağımsızlık savaşından uygarlık savaşına geçildiğini göstermekteydi. Bunu göre ulusal egemenlik (demokrasi), çağdaş bir Türkiye ve kanun egemenliği (hukuk devleti) öncelikli amaçlardı.

Tek parti dönemi boyunca yapılan devrimler ve izlenen siyaset, geleneksel bir ortaçağ toplumunun yirminci yüzyıla taşınması, ümmetten millete geçiş, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, cahil ve hastalıklı bir toplumdan eğitimli ve sağlıklı bir topluma geçiş gibi amaçları içermekteydi. Bu köklü değişiklikler bir zihniyet devrimi niteliğinde idi. Barışçı, laik milliyetçi ve çağdaşlaşmacı tek parti yönetimi nihayetinde kurumsallaşma ilkesi çerçevesinde iktidarın seçimle değişimini gelenekleştirmeyi de istedi. Bu çerçevede 1945’teki çok partili yaşama geçiş, CHP’nin hem demokrasi devrimiydi ve hem de son büyük devrimiydi. Bu devrim, köy enstitülerinin bedel olarak kaybedilmesini de beraberinde getirdi. Diğer taraftan dünyada bir tek parti yönetiminin seçimle iktidarı devretmesi pek de görülmüş bir örnek değildi. Bu istisnai örnek, 1950 seçimlerinden sonra CHP kadrolarında bir tasfiyeye ve gençleşmeye yol açtı. 1950 seçimleri sonrasında iktidarı kaybeden CHP’nin yaşayabilmesi öncelikle İnönü sayesinde oldu. Onun kararlı ve mücadeleci tavrı parti kadrolarını bir arada tuttu. CHP’nin tekrar bir umut olarak 1950’lerin sonunda doğabilmesi de, DP’nin demokrasi açısından yarattığı hayal kırıklığı ile ilgiliydi.

CHP’nin geçirdiği bir diğer dönüşüm ise 1957 seçimlerinde partinin gösterdiği başarı ile birlikte 1959’daki İlk Hedefler Beyannamesi, partinin ortanın solu politikalarının başlangıç noktasını oluşturmasıydı. Bu politikanın karizmatik lideri olarak Ecevit’in ortaya çıkışı, İnönü’nün Ecevit’e ve ortanın solu politikasına olan desteği, partinin yeni bir dönüşüm geçirmesini ve kadrolarının gençleşmesini sağladı.

CHP, benzeri bir gençleşmeyi yüzüncü yılında gerçekleştirdi. Ülkede iktidarı değiştiremese de parti içerisinde iktidarı değiştirebildi. Üstelik kadrolarını da bir hayli gençleştirdi. Genel Başkan Özgür Özel, 1974 doğumlu, 49 yaşında (Ecevit genel başkan olduğunda 47 yaşında idi). Bir önceki genel başkan Kılıçdaroğlu ile arada 26 yaş var. Kılıçdaroğlu, 75 yaşında. Partinin ikinci önemli ismi haline gelen Ekrem İmamoğlu ise 52 yaşında, 1971 doğumlu. Yerel seçimlerde göstereceği başarı İmamoğlu’nu 2028’in en güçlü cumhurbaşkanı adayı haline getirecektir. CHP PM yaş ortalaması 43, CHP MYK yaş ortalaması 46. Üstelik gölge kabinenin yarıya yakını da kadın. Aslına bakılırsa sessiz bir devrim söz konusu gibi. Bu kadro önümüzdeki 25-30 yılda ülkeyi yönetebilir. Türkiye, 2050’leri bu kadro ile karşılayabilir.

CHP’nin iktidar için ciddi bir hazırlık yapabilmesi için yeterli zaman var. Bunun için 2024 yerel seçimlerinde başarı gösterme yakıtına ihtiyacı var. Bu yakıt onu 2028’e götürebilir. Ancak CHP’nin bu kez yamalı bohça gibi bir yapıyla yola çıkmaması gerekiyor. Bu yamalı bohça deyimini hem parti içi yapı için hem de müttefikleri için diyorum. Üstelik Cumhuriyetin kurucu değerleri ve demokratik sol kimlik üzerine bir politik netlik sağlayıp ortalama Türk seçmeni kazanmak ana politika olmalı. Şu kadar Kürt oyu, bu kadar bilmem ne oyu dememek lazım. Evdeki hesabın çarşıya uymadığını 2023 seçimleri açık bir şekilde göstermiş olmalı. Oradan çıkarılan derslerle yola çıkılmalı. Kimseyle de helalleşmeye kalkılmamalı. Eğer bir helalleşme olacaksa o Atatürk’le olmalı, seçmenle olmalı. Bizim hatamız nedeniyle kaybettik denilmeli. Gerçekten de 1999 seçimlerinde bile yenilgiyi tartışabilen CHP, 2023 seçimlerinde yenilgiyi tartışamadı. Lideri kaybettiğini bile kabul etmedi.

Demokrasinin en güzel tarafı siyasetçileri emekli edebilmesidir. Kılıçdaroğlu’nun bir köylü çocuğu olarak CHP genel başkanlığına çıkabilmesi Cumhuriyetin başarısıdır. Benzer bir durum cumhurbaşkanlığı makamına çıkan Demirel, Gül ve Erdoğan için de geçerlidir. Cumhuriyet getirir, demokrasi götürür. Onları oraya getiren cumhuriyettir; götüren ve götürecek olan da demokrasidir.

Geçtiğimiz günlerde İYİ Partili Müsavat Dervişoğlu, 2019 ve 2023'te seçime ittifak yaparak girdiklerini belirtti ve "Şimdi bize diyorlar ki, 2024'te de ittifak kuralım. Ne yapalım? 2028'i mi kaybedelim sizin güzel hatırınız için? İYİ Parti'nin 2028 seçimlerindeki hedefi cumhurbaşkanlığını kazanmak ve bu ucube sisteme son vermek olacaktır" dedi. İYİ Parti Genel Başkanı da bu durumu -CHP’deki iktidar değişimine rağmen- kendi adaylarıyla seçime gireceklerini teyit etti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “illa ben olacağım” ısrarı 2023’ü kaybettirdi. Bu kez de İYİ Partinin tek başına yerel seçime girme ısrarı, dağılmasına neden olabilir ve aynı zamanda 2024 yerel seçimlerinin kaybına yol açabilir. Tıpkı 1994’te olduğu gibi. 2024’ün kaybı, seçmende yol açacağı travma ile 2028 seçimlerinin kaybına yol açabilir. 2024, 2023’ün devamı değildir ama 2028’in başlangıcıdır. Tarihe not düşmekte fayda var.

CB seçimindeki Kılıçdaroğlu dayatması, seçimlerin kaybedilmesinin ana nedeniydi. Oysa seçimlerin kazanılması için muhalefet açısından tüm şartlar mevcuttu. Böyle bir fırsatı kaçırmak ancak bu şekilde olabilirdi. Öyle de oldu. Kılıçdaroğlu ve ortakları iyi bir sınav veremedi. Adaylarını demokratik yollardan seçerek, Türkiye’nin demokratik açıdan sınıf atlamasına öncülük edebilirlerdi. Edemediler. Kılıçdaroğlu, seçim yenilgisini yenilgi olarak kabul etmeyerek seçmendeki travmayı öfkeye dönüştürdü. CHP genel başkanlığından istifa etmeyi bile düşünmedi. Kazanacağı varsayılan Kurultay’ı kaybetti. İlk tur sonuçlarında Özel’in gerisinde kalması, ikinci turun sonucunun habercisiydi. Orada da çekilmeyi bilmedi. Kılıçdaroğlu, ikinci tur oylamanın sonunu beklemeden, kaybettiğini anlayarak salonu terk etti. Keşke İsmet Paşa gibi davransaydı. 1972’de Ecevit genel başkan seçilince, İnönü ceketinin düğmesini ilikleyerek Ecevit’i tebrik etmişti. Bu, Türk demokrasi tarihinin en güzel görüntülerinden biridir.

Özel’in kazanmasında belirleyici olan İmamoğlu faktörüdür. İstanbul il kongresini İmamoğlu ekibinin kazanmasıdır. Dolayısıyla CHP’de kazanan Özel ile birlikte İmamoğlu’dur. Önceki dönemin hatalarına düşmeden, partide bir ideolojik bütünlük, Atatürk ve Cumhuriyetle barışık bir yapı oluşturabilirlerse, parti içerisinde seçmenin de tepki gösterdiği isimleri temizleyip güven tazeleyebilirlerse gelecek onların olabilir.