-Bolluk ve Kıtlık-
Eskiden… Mutfaklarımıza bir çok meyve sebze, bugünki gibi tek tük değil; kilolarca girerdi.
Yiyecek ucuzdu ama zerresi ziyan edilmezdi.
Meyvelerden hoşaf, komposto, reçel ve pestil yapılır, çekirdekleri kurutulur, kavrulur, atıştırmalık yapılır, en son da meyve kabukları soba üzerine atılır, doğal oda kokusu olurdu.
Bolluk vardı, yiyecek öteberiyi pazarlardan küfeyle hamallara taşıtırdık ama, evlerde kıtlık varmış gibi yaşadık.
Bizler… Çok zengin olmasak da, bir çoğumuzun hali vakti yerindeydi. Fakir değildik ama dar gelirliymiş gibi dikkat ederdik.
Çünkü savaştan ve kıtlıktan yeni çıkılmıştı. Ülke zor durumdaydı.
Her anne baba yaratıcı olup, bir damla suyu bile dikkatli harcardı. Kibrit çöpleri dahi, iki kullanımlıktı.
Hiçbir şey atılmazdı.
Bayat ekmekler saklanır; ya ekmek aşı yapılır, ya da kurutulur, köfte harcı yapılırdı.
Artmış pilav ertesi güne çorba olur, meyve kabukları kurutulur, bahçe güllerinden şerbet ve gül reçeli yapılır, çeşitli meyvelerden pestil ve pekmez kaynatılırdı.
Karpuz, kavun çekirdekleri, kurutulur, tuzlanır, kavrulur, atıştırmalık yapılırdı.
Bulaşık tek tek elde, akan suda yıkanmazdı. O zaman çok su ve deterjan harcandığından, onun yerine bulaşık kabı kullanılırdı.
Su sarfiyatına çok dikkat edilir, bulaşık suyu tuvalete, sebze yıkanan sular saksılara dökülür, damlayan her damla suyun altına mutlaka bir kap konur, su boşa akıtılmazdı!
Su, petrol kadar kıymetliydi.
O günlerden, bu günlere kalabilecek en kayda değer öğreti, bütün bunları, hem kesemizi, hem ailemizi, hem de vatanımızı düşünerek yapmış olmamızdır !
Şimdi ara ki bizim gibileri bir daha bulasın!
 
             
             
             
             
             
             
             
         
         
         
         
         
         
         
         
         
         
                 
                 
                 
                 
                 
                 
            