Biz toplumca sukolik olmadan önce, suyu musluktan içerdik. Suyu damacana ile almak nedir bilmezdik..

Suyumuz, bazı evlerde, plastik şişeler yerine, toprak küplerde saklanırdı. Çok sağlıklıydı.

Elimizde termoslarla, her yere gideceğimiz, günde zorla, 2-3 litre tüketmeye şartlanacağımız aklımıza gelmezdi.

Biz, içme suyuna para ödemezdik.
Şimdi bir damacana su 200 lira olmuş.
Doktor tavsiyeleri ile toplumda, deli gibi tüketilen içme suyuna, yakın zamanda 500 lira ödersek şaşmamak lazım.

Öte yandan, bu abartılı su içirme telkinlerinin ne kadarı doğru bilinmez?

Eskiden yumurta yasaklanmıştı.

Tereyağı sakıncalıydı.

Sonra sırasıyla,
margarin, ayçiçek, mısır, fındık yağları dayattılar bize.

Hatta…

“Zeytinyağlı yiyemem aman.
Basma da fistan giyemem” diye türkü bile öğretip, sağlıklı yağımızdan soğuttular…

Günümüzde, bunların hepsi kaka olmadı mı?

Bekleyin. Pek yakında,
“ Yalnızca susayınca, su için. Yok yere çok içip böbrekleriniz yormayın” demezlerse ben de neyim!


Bir gün gelecek,

””
…Bir tarihte aşırı su tüketmenin yararlı olduğuna inanan tuhaf bir toplum vardı. İsteyerek istemeyerek… Litrelerce tüketip, böbreklerine 24 saat mesai yaptırarak telef oldular”
…. diyecekler.

Olur mu? Olur!