Hayatla ilgili motivasyonumun düştüğü zamanlarda genellikle rutinimi değiştirip kendi enerjimi yükseltmeye çalışırım. Başta da okuduklarım değişir. Böyle zamanlarda genellikle başarı hikayelerini okurum. Harika biten hikayelerin sonunu biliyoruz fakat yol boyunca karşılaşılan engeller, çekilen çile, sabır, adanmışlık duyguları beni derinden etkiler. 
Bu sefer hikayeyi okumak yerine başrol oyuncusundan dinlemek istedim. Kendisini sosyal medyada gördükten sonra tanışmak için epey uğraştım ve sonunda mutlu son. 
Milli yüzücümüz İrem Öztekin ve ismiyle müsemma annesi Melek Öztekin ile harika vakit geçirdik. Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi samimi, sıcak halleri ile bir solukta su gibi dinledim hikayelerini. Ve sizlerle paylaşıyorum.
İrem’in dünyaya gelişi ve sizi bekleyen süreç nasıl gelişti?
 İrem 2001 yılında Gaziantep’te doğdu. Hamilelik sürecinde yapılması gereken tüm test ve kontroller yapıldı. Her şey normal çıktı. Doğduğunda da fark etmedim. Eşim anlamış fakat bana söylemedi üzülüp sütüm kesilmesin diye. Mozaik down sendromu olduğu için bazı belirtiler daha hafif. Ense kalınlığı normal mesela. 
Burada okuyucuyu biraz daha bilinçlendirmek için çok kısa bilgi verelim dilerseniz, kaç tür down sendromu var?
3 tip;  En sık görülen türü Trisomy 21 ,Tüm hücreler 47 kromozom taşır. İkinci tür Translokasyon. Bu türde birey adet olarak 46 kromozoma sahiptir fakat dizilim nedeniyle genetikte 47 kromozom bilgisi taşır. Son tür, İrem’de görülen Mozaik. Bu türde bazı hücreler 46 bazıları 47 kromozom taşır. Bu nedenle tüm belirtileri göstermez ve hamilelikte yapılan kontrollerde fark edilmeyebilir. 
Peki sizin öğrenmeniz nasıl oldu?
İrem çok sorunsuz bir bebekti. Bana göre her şey yolundaydı. 8 aylıkken soğuk algınlığı nedeniyle doktora götürdüm. Oradaki doktor bana ‘Zaten bu çocukların ağzı burnu çok akar, niye getirdin? Senin çocuğun sorunlu dedi. (Doktorun buradaki sözleri çok ağır. Bu nedenle tamamını yazamıyorum) Orda anlam veremedim. Eve dönüp eşimle konuştuktan sonra büyük bir bunalımın içine girdim. Kabullenmem çok zor oldu.
Sonra ne yaptınız? 
 Çevremdeki insanlar bana hep kötü senaryolar çizdiler. Bu sırada en çok eşim ve annem bana destek oldu. Ben biraz kendimi toparlayınca nelerin beni beklediğini öğrenmek için araştırmaya başladım. Ve 2 yaşından itibaren özel eğitim okullarında eğitime başladık.
Özel eğitim sistemi nasıl?
İrem gibi down sendromlu veya gelişim geriliği yaşayan çocukların bulunduğu okullarda onlara temel hayat becerileri kazandırılmaya çalışılıyor. Ben hiçbir zaman İrem’i okula bırakıp gitmedim. Onunla daha iyi nasıl iletişim kurarım, eğitimi için nasıl yaklaşmam gerektiğini öğrenmek için derslere katıldım. Gündüz okulda gördüklerimizi akşam evde tekrarlıyorduk. İrem ile birlikte ben de öğreniyordum. 
Spora nasıl başladınız? 
 Fazla kilo aldıkları, kaslarının zayıf olduğu bilgisi ile spora başlamamız gerektiğine karar verdim. Fakat hangi dalı seçeceğimizi bilmiyordum. Farklı sporları denedik. En çok yüzmeyi sevdi.
Yüzmeye ne zaman başladınız? 
Gaziantep’te İrem ve ablasını birlikte yüzmeye götürdüm. 11 yaşında yüzmeyi öğrendi. İrem ilkokul 4.sınıfta iken ablası İzmir’de Fen Lisesi’ni kazanınca İzmir’e tayin isteyip geldik. Gaziantep’ten ayrılırken yüzme hocası İrem’in İzmir’de de mutlaka yüzmeye devam etmesi gerektiğini söyledi. İzmir’e gelir gelmez Bayraklı Belediyesi yüzme kursuna başladık. Açık havuz olduğu için yaz dönemi ayrılırken oradaki hoca kışın da devam etmemizi tavsiye etti.
İlkokulda nasıl geçti? 
Yapılan testlerle İrem ilkokula kaynaştırma öğrencisi olarak başladı. Herkesi şaşırtarak yaşıtları ile aynı anda okuma yazmayı öğrendi.  Ortaokul sonrası Nevvar Salih İşgören Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Yiyecek İçecek ve Servis Hizmetleri Bölümünü tamamladı. Lisede öğretmenlerini şaşırtmaya devam etti. Okulda notları ilk 10 öğrenci arasındaydı.
Yüzmeye tekrar dönersek, yarışmaya katılma fikri nasıl oluştu?
Biz normal eğitim hayatı devam ederken sporu kas yapısı gelişsin, kilo kontrolü olsun diye istedik. Voleybol, basketbol, tenis gibi sporlar da denedik. Yüzme bizim için en zoru. Çünkü mutlaka bir havuza gitmek gerekiyor. En çok onu sevdi ve Gaziantep’ten itibaren tanıştığımız her yüzme hocası devam etmemiz gerektiğini belirtti. En son Bayraklı açık havuzdan ayrılırken Alsancak Kapalı Yüzme Havuzuna geçtik. O sırada İrem ortaokuldaydı. Okulundaki beden eğitimi öğretmeni İrem’in spor yapıp yapmadığını sorunca yüzüyor dedim. Bana federasyona üye yapıp kendi kulvarına yarışa sokalım o halde dedi. İlk teklif ortaokul beden eğitim öğretmeninden geldi. 
İlk yarış nasıl geçti?
İlk yarışa katılmak bizim için bir macera gibi oldu. İrem çok iyi yüzse de havuzda karşıya düz bir şekilde gidemiyordu. Okuldaki beden eğitimi öğretmenine nasıl yaparız daha düz karşıya geçemiyor dediğimde bizi cesaretlendirdi sadece bantlara temas etmeden karşıya geçmesi için çalıştıralım, diskalifiye olmasın yeter dedi.
Sonuç ne oldu?
Sonuçta diskalifiye olmamayı hedeflediğimiz yarışta İrem ikinci oldu. Bu Türkiye’de ilk ve son Gümüş madalyası oldu. Sonrasında hep altın madalya aldı. 
Sonrasında da milli takım ve yurt dışı deneyimleri başladı sanırım.
Türkiye Özel Sporcular Spor Federasyonunun her yıl düzenlediği Bölge ve Türkiye Yüzme Şampiyonalarında “Down Sendromlu Bayanlar” dalında birçok kez birincilik ödülü aldıktan sonra milli takıma seçildi.  Kasım 2017’de Fransa’da düzenlenen “Down Sendromlular Avrupa Açık Yüzme Şampiyonası’nda 100 metre kelebekte 2 dakika 3 saniye 32 saliselik derecesiyle gençler dünya rekorunu kırarak altın madalyayı kazandı. Aynı yarışmadan, 100 metre serbestte bronz, 200 metre serbestte gümüş, 50 metre serbestte bronz, 50 metre kelebekte gümüş, 50 metre sırtta bronz madalya ile toplamda 5 madalya alarak ülkesine geri döndü. İrem,2018 yılında Kosova’da düzenlenen “Uluslararası Down Sendromlular Açık Yaş Yüzme Şampiyonası’nda ülkemizi temsil ederek, 5 madalyanın da sahibi oldu.
110’dan fazla madalyası olan İrem son Gümüş madalyasını İtalya’nın Ferrara kentinde düzenlenen Birinci Avrupa Açık Down Sendromlular Spor Oyunlarında 200 metre karışık stilde Avrupa İkincisi olarak kazandı.
Okul hayatı nasıl gidiyor?
İrem şu an Ege Üniversitesi Spor ve Beden Eğitimi Fakültesi Yüzme Antrenörlüğü 2.sınıf öğrencisi. İrem her öğrenci gibi sınavlara girdi ve aynı anda iki üniversiteyi kazandı. Hem 9 Eylül hem de Ege üniversitesi. Biz Ege Üniversitesinde devam etmesine karar verdik.  İlk yıl pandemi nedeniyle uzaktan eğitim oldu. Bu yıl okuluna fiziksel olarak gidecek. Okuldan özel izin aldık. İrem ile birlikte babası da derslere girecek. Çünkü İrem hızlı not alamıyor. Onun için baba yazı yazacak. Evde birlikte çalışacağız.
İrem’in okul ve yüzme dışında başka bir uğraşı var mı?
İrem Nevvar Salih İşgören Lisesi Yiyecek İçecek Servis Hizmetleri bölümünden mezun oldu. Herhangi bir yerde garsonluk yapabilir. İrem’in bir mesleği olması bizim için çok önemli. Çünkü İrem ne kadar sosyal hayatın içinde olursa o kadar mutlu oluyor. 
Down sendromlu çocuklar başka ülkelerde hizmet sektörüne yönlendiriliyorlar. Mesela İsrail’de yaşlı bakım evlerinde çalıştırılmak üzere eğitim alıyorlar. Bizim ülkemizde de istihdam alanları yaratılmalı. 
Üniversiteyi bitirdiğinde yüzme antrenörlüğü yapabilir. İrem ayrıca Türkiye’de down sendromlu tek kadın cankurtaran unvanına sahip. İrem’in birden fazla iş alanı var. Mutlaka bu alanlardan birinde çalışma hayatı olmalı. 
Pandemi sürecinde sizi neler zorladı?
İrem sosyal hayatı çok seviyor. İnsanlardan uzak kalmak bizi mutsuz etti. Ayrıca yüzme havuzları da kapandığı için antremana devam edemedi. Bu süreçte kas kaybı olmasın diye evin salonunu spor salonuna çevirdik. Her gün düzenli olarak babası ile birlikte spor yaptılar.
İrem ile ilgili hayalleriniz neler?
Benim iki kızım var. İrem’den 4 yaş büyük ablası Tıp okudu şu an uzmanlık sınavlarına hazırlanıyor. İstediği gibi gezip dolaşabiliyor. İlerde bir iş hayatı olacak ve kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürecek. Benim İrem için hayalim ablası gibi özgür olsun. Kendi arkadaşları olsun. Kendine ait bir işi olsun. Tek başına kimseye muhtaç olmadan hayatını yaşasın.
**********************
Sohbet esnasında İrem’e de sorularım oldu. En sevdiği yemekten, sabah uyandıktan sonra güne nasıl başladığından, yapmayı en çok sevdiği şeylerden bahsetti. 
İrem yemek yapmayı çok seviyor. Aynı zamanda dans etmekten de çok mutlu oluyor. Yüzme onun için hayatının en önemli parçası. Hayatı, ailesi, okulu, arkadaşları her şeyden konuştuk. İrem anlattı ben dinledim. Fakat bir soru sordum ki cevabı beni çok etkiledi.   
İrem çok büyük başarılar elde ettin, seni tebrik ediyorum. Birçok zorluğun üstesinden geldin ve hala mücadelene devam ediyorsun. Hayatta en büyük destekçin kim?
En büyük destekçim ‘Kendim’. Tüm yaptıklarımın sorumlusu benim. Ben çok çalıştım. Ne yaptıysam, neyi başardıysam kendim yaptım.
Bu cevap karşısında Melek anne ve ben göz göze geldik. İkimizin de gözleri doldu. İrem benim hiç beklemediğim bir cevap verdi. Yanı başında oturan Melek hanım ; annesi, her anne gibi fedakar her anne gibi sevgi dolu. Bütün bir hayatını ona adayıp gece gündüz İrem’in özgür, bağımsız bir hayatı olması için çabalamış. İşte tam bu an İrem’in cevabı onu üzdü mü diye düşünebilirsiniz. Fakat tam tersi oldu. Gurur duydu.
Melek hanım ‘İşte benim yıllardır yapmak istediğim şey buydu. İrem kendisine güvensin, kendisine inansın ve kimseye ihtiyaç duymasın. Sanırım yapmak istediğimi başarmışım’ dedi.
**********************
İrem ve Melek hanımı tanıma fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hayat yolculukları zorlu ve bir o kadar da başarılı. 
Sonsuz güven ile bana açtılar kalplerini ve onların izniyle ben de sizlerle paylaştım. Bu hikayeden hepimizin kendine çıkaracağı pay var. Ben kendi adıma alacağımı aldım. İstiyorum ki İrem herkese örnek olsun. Onun başarısı başka çocuklara ilham versin ve kıymetli annesinin özverili mücadelesi başka annelere cesaret katsın. Onlar da bu istekle paylaştılar. Umarım dileğimiz gerçek olur. 
*Özel teşekkür: Su Perisi İrem ve Melek anne ile tanışmamda katkısı olan Sevgili Hocam Sayın Can Ulutaş’a ve görüşme öncesi gerekli irtibatı sağlayan ve ayrıca İrem’e gösterdikleri özel ilgi ve hassasiyet için Ege Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın R. Timuçin Gençer’e teşekkürlerimi sunuyorum.