Bir süpermarketin tanıtım broşüründe anneler günü için şöyle bir yazı yer alıyordu.
''Bütün anneler özeldir. Canım annem sen en büyük sevgiyi hak edecek kadar mükemmel, ancak herkesin seni sevmeyi hak edemeyecek kadar özelsin.''
Her anne özeldir ve her kadın farklı yaşar, farklı yaşatır anneliği.
Gerçek bir annenin başaramayacağı hiçbir şey yoktur.
Bana can veren, yetiştiren, insanlık öğreten kendisi de bir öğretmen olan annem yaşamda değil. Böyle anlamlı bir günde sonsuzluktaki yerinden beni duyacağını bildiğim için ona seslenmek istiyorum.
Anne!..
Cumhuriyetimizin irfan ordusunun neferi olarak yeni kuşakları yetiştirmek ve eğitmek için tarifsiz bir çaba göstermiştin. Savaştan yeni çıkmış fakir halkın sana sağladığı olanaklarla yetiştin. Vatanımıza, toprağımıza borçlu olduğunu çok iyi bildiğinden bu borcunu yaşamının sonuna kadar fazlasıyla ödedin.
Osmanlı döneminde genelde yoksul insanların çoğunlukta, dinin ağırlıkta olduğu Malatya'da doğmuştu annem.
Tam yaşama tutunuyorken 7-8 yaşlarında önce babasını, ardından da amcasını Doğu Cephesindeki savaşta kaybetmiş, annesiyle çok zor koşullarda yapayalnız kalmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk'ü' tarifsiz sevmesinin en önemli nedenlerinden biri; Anadolu'nun doğu kentindeki bir genç kızı peçe ve çarşaftan çıkarıp meslek kazandırması ve yepyeni bir yaşam sağlamasıydı. 
O'na minnet ve şükran duygularını dile getirirken:
''Eğer cumhuriyeti kurmamış, bize çağdaş eşitlik hakları ve meslek vermemiş olsaydı ben de sayısız unutulmuşlardan, zavallı çaresiz kadınlarından biri olacak, kaybolup gidecektim.'' derdi.
Önce yeni alfabeyi öğrenip, ardından Sivas Öğretmen Okulunda hızlandırılmış eğitim alarak ilkokul öğretmeni olmuştu.
Kendisi yokluğu yaşadığı için öğrencilerinden ayakkabısı, çorabı, giysisi olmayanların bu noksanlarını gidermek için elinden geleni yapardı. Ulusal bayramlarımızdaki törenlerde başındaki şapkası ve özen gösterdiği modern giysisiyle öğrencilerinin yanında yer alırdı her zaman.
Bulunduğumuz İsmetpaşa Nahiyesinde anneler okulda çocuklarıyla tek tek ilgilenen ve gerektiğinde kendi sorunlarına da içtenlikle destek veren annemi seviyorlardı.
Okulların tatile girmesiyle birlikte zor olan kışlık yiyecekleri yapmaya koyulurdu. Yardımcı birçok komşusu vardı. Okulda şık ve modern bir öğretmen olan annemi yazın kendileri gibi şalvarlı olarak aralarında görmek, yakın hissetmek yöredeki kadınları mutlu ederdi. 
Bazen bahçelerinden topladıkları meyvelerini ya da kendi hayvanlarından sağdıkları sütü getirirlerdi. Kaplar boş gönderilmez, içerisine savaş yıllarında sıkıntısı çekildiği için devletimizin memurlarına verdiği makarna ve zeytinyağından mutlaka konurdu.
Anne!..
Sizler cumhuriyetin Anadolu'daki okullarında açmış birer çiçektiniz. Aydınlığın, çağdaşlığın vurucu gücü olan siz öğretmenler olmasaydı cumhuriyetin temelleri hiç bu kadar sağlam olabilir miydi?
Anadolu halkının kültür fakirliği içinde sen ve senin gibi nice genç bayan öğretmen adeta azize nitelikli birer inanç savaşçısıydınız.
O dönemde öğretmen olarak ülkemize kazandırdıklarınızı çok az kurum kazandırabilmiştir. Bu nedenle sizlere olan borcunu bu ülke ve toplum kolay kolay ödeyemez.
Anne!..
Öğretmenlik görevin sırasında Anadolu kadınlarına da olabildiğince el verdin, güç verdin, örnek olmaya çalıştın. Şimdi huzur içinde ol...
Sizin kuşağın temsilcileri artık yok, yaşamda değil. Ancak sizler için yazılacak, anlatılacak daha çok şey var kitapların boş sayfalarında.
Her anneler gününde kolu-kanadı kırık, yokluk, yoksulluk ve dayakla savaşan, anne gibi anne olan o yiğit kadınları düşünür hüzünlenirim. 
Yüzlerindeki derin acı gözümün önünden hiç gitmez.