14 Mart, 

Tıp bayramı günü.

Ülkede birçok şey değişim ve yıpranmaya uğradığından, 

Bu güne;

Bir kuşağın coşkuyla kutladığı 'Tıp Bayramı' demekte zorlanıyorum.

Özellikle öğrencilerin özlemle, sabırsızlıkla beklediği gündü ''14 Mart'' bir zamanlar. 

Ankara'daki Büyük Sinemanın iki katlı kocaman salonunda coşkulu konuşmalarla, Şiirlerle, anlatımlarla güne başlanır,

Gençlik konseriyle bu bölüm tamamlanırdı.

Öğlen yemeği, her biri hekimler topluluğunun birer yıldızı olan hocalarımızla birlikte fakültede yenilir, 

Ardından spor gösterileri yapılırdı.

Ankara Palas Otelindeki 'Tıp Balosu' ise izleri silinmeyen, 

Günlerce konuşulan bir balo niteliğinde olurdu.

Dr. George Duhamel hekimlikle ilgili olarak şöyle diyor.

''Hekimlik damgası silinmez.

Ben Hekimlik elbisesini sırtından atmış kimse tanımıyorum.

Onun hakkında ne düşünülürse düşünülsün,

Ne yaparsa yapsın,

Hekimce hareket etmekten,

Hekimce düşünmekten,

Kendini alamaz.''

Bir hekim gerçek anlamda sevmişse mesleğini,

Benimsemişse ilkelerini,

Unutmamışsa ettiği yemini,

Kaybetmemişse vicdanını,

Yorulur ama pes etmez. 

Yaşlanır ama ihtiyarlamaz.

Yılların nasıl geçtiği bilinmeyen bir tutkudur bu.

Hep rehberidir sorumluluk duygusu.

Yaşadığı duygular tıbbiyeye girdiği ilk gün gibidir.

Hocalardan öğrenilir yaşamın her dönemi.

Yalnız bilgi aktarımı yapmaz hocalar.

Sorumluluk duygusu kazandırırlar,

Sevmeyi, saymayı, hayatı ve vefayı öğretirler tıbbiyeliye.

Sağlık, insanın yaşamındaki görevini yakınma olmadan yapabilmesidir.

Acıları dindirmeye koşan hekim,

Çoğu kez kendi yarasına merhem, derdine çare bulamaz.

Hekimliğin bugünkü zorlukları ve sıkıntılarına karşın,

Yaşadığım doyumsuz dönemin ve güzel günlerin özlemi içinde olduğumdan,

Seçme hakkım olsaydı,

Yine hekimliği seçerdim...

Yaşamda insanları mutlu eden en değerli şey,

Onlara gösterilen sevgi ve saygıdır.

Seven ve sayanlarınız eksilmesin 'Sevgili Hekimler...'