Bu duygu, doğumumuzla birlikte hücrelerimize yerleştirilen çip’ten kaynaklanır. İstesek de başka türlü olmamız ve davranmamız mümkün olmaz. 

O çip; biz anne olduktan sonra, hayatımızı tek bir sebebe, yani çocuklarımıza  göre şekillememizi, her adımımızı onların göre ayarlamamızı sağlar. 

İstisnalar nadir olmak üzere, tüm anneler, neredeyse prototip bir grup oluşturur. Evlatlarına aşırı düşkün, koruyucu, yaşamının her türlü güzelliklerinden vazgeçecek, uğruna her şeyi göze alacak ve gözü onlardan başka dünyayı görmeyecek şekilde programlanırlar.

Kısacası, bu saçın süpürgelenişi, bir fedakarlık, bir adanma, bir özveri demek değildir. Teknolojik bir kodlama sonucudur. O nedenle anneler hakkında söylenen tüm güzel sözler gerçeği yansıtmakla beraber, annelik eğilimleri; bilimsel ve duygusal reflextir. Böbürlenmek gereksizdir. Doğayı ve evreni yaratanlar öyle kurgulamıştır.

Öte yandan, aynı çip bir erkeğe uygun görülmemiş ve takılmamıştır. 

Onun kurgusu ise, koruma, bakma, barındırma, doyurma ve yaşamlarını devam ettirme üzerine olduğundan, bir ayağı mutlaka dışarıdadır. Dikkati eve değil, dışarıya dönüktür. Kolları açıktır. 
Kısacası İnsan yaratılışında, doğa kanununa göre, dişi yüreğini, erkek ise gücünü ortaya koyandır..

Bu kadar lafı neden ettim?

Anne, zaten annelik donanımı ile doğmuşken, baba; aynı donanımda olmadığı halde, şayet evine, yuvasına, evlatlarına, düzenine bağlı ve anneye özdeş bir sahiplenme ile bir duygu sorumluluğu yüklenmişse…

Asıl o babalar övülmeyi hak eder.

Evinden ayrılsa bile, arkasına bakmayı bilen, evladına her koşulda sahip çıkan, çocuklarını hayatının merkezine alabilen, unutmayan, unutturmayan, her daim kalplerde yaşamasını ve yaşatmasını bilen tüm babaların, 

BABALAR GÜNÜ, BİNLERCE KERE KUTLU OLSUN!