Ortaçağ düzeni denilen düzende toplumun yaşamı din kurallarına göre düzenleniyordu.
İfade özgürlüğü söz konusu olmayıp dinci görüşlere aykırı bir fikir ileri sürenlerin başı beladan kurtulmuyordu.
Bilindiği gibi o dönemde yaşamış olan ''Bruno'' engizisyon mahkemesince ölüm cezasına mahkûm edildi.
Gördüğü bütün işkencelerden sonra konuşmaması için yüzüne demir maske takılarak diri diri yakılmıştı!..
''Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini egemen kılmak için Tanrı'yı kullanır'' demişti Bruno.
İşte o dönem kötü insanların Tanrı'yı kullanarak masum insanları asıp kesmeleri, öldürmeleri sonucunda ''Aydınlanma Dönemi'' olarak adlandırılan yepyeni bir çağ ortaya çıktı.
Bu dönemin gelişiyle birlikte laiklik, hak, hukuk ve adalet kavramları toplumları ve ülkeleri karanlıktan aydınlığa çıkardı.
Ortaçağ karanlığından kurtulmayı başaran batılı ülkeler dinle uğraşan kişileri bulunmaları gereken yere (kiliselerine) göndererek siyasete ve yönetime karışmalarını tamamen engellediler.
Dinin kullanıldığı ülkelerin gerçekleştirdiği çok önemli gerçek bir reformdu bu.
Herkes görevini ve haddini bilecekti.
Bunun sonucunda batılılar bilim başta olmak üzere çağa uyan her konuda büyük reformlar yaptılar, yol aldılar, büyüdüler, geliştiler ve yüceldiler.
İnsanların Tanrı'yı kullanarak aldatılması, çağdışı bırakılması Orta Doğu'da ve İslam ülkelerin birçoğunda şimdilerde de devam ediyor.
Bunun sonucunda o toplumlar gerçek anlamda özgürlüğe, hak ve adalet yansıra laikliğe kavuşamıyor.
Ülkelerini, toplumlarını çağa taşıyamayan, adaleti ortadan kaldırmaya kalkanlara Platon'un şu sözleri önemli bir uyarı olmalıdır.
''Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.''